Acı neydi? Nereden başlıyordu? Kalın perdelerle gizlediğimiz
acıların faili meçhulmuydu yoksa göz göre göre mi başlatmıştı yok edişlerini?
Acı,sanıyorum sevmenin değişik bir hali.Yüzü değiştirilen
yastıklar gibi..İçindeki hep aynıyken başkalaştırılan dış yüz..İçini
değİştirmeden dışını temiz tutmaya çalışmak..Kökten bir temizlik yapmadıkça
sürekli değiştirilmesi gereken yüzün ruhlardaki bir yansıması sanki...Orada
öylece duruyor,farkındasın ama yorulmuş bir bedene imtinaen kaçıyorsun..
Acı demek mutluluğun yokluğu demek değil ki...Mutlululuğunun
akıbetinin belirsizliği aslında acı..Göze göre göre..Bile bile...Mutlu olmak
bazen ne denli küçük adımlarda saklıyken kimi zaman ne kadar da ütopik gözüküyor gönlümüze..Aslında
nasıl baktığımız mı belirliyor mutluluğun varlığını yoksa gerçekten elimizde
olmayan bir mukadderatın seçilmişliği mi bilmiyorum..Bildiğim tek şey bazen
ilerlemek için aldığımız risklerin mutluluğumuzun tabanı olmasına rağmen,üçüncü
kişilerin fikirlerine hapsolması ve bunu acı olarak hayatımıza nefes nefes
yedirmemiz..
Bu aralar acı yakın arkadaşım..Çünkü mutluluk evimin
mutfağında demlenen çay kadar yakınımda ve sıcacık..Yaklaştıkça da el yakan cinsten..Acı dediğim işte bu mutluluğun
akibeti..Bu sefer etrafımdaki herhangi birine endekslendirilmemişlik var
...İçimde büyüyen bir mutluluk bu..Vazgeçip vazgeçmemeyi her nefesimde
tarttığım bir mutluluk...Küçücük bir kıpırtıda tüylerimi diken diken ederken, başımdan parmak ucuma kadar titreten ve heyecan
kokan bir mutluluk...
İşte böylesi mutluluklarla acıya dem vuruyor
insan..Mutluluğa sahip çıkma korkusundan, mutluluğunun başkasının acısı
olmasına olan utançtan ve ya kaybedersem sorusunun bilinmezliğinden...
Bazen kaybedilmiş mutluluklarda, mutluluğu kaybetme korkusu
kadar acılara terkediyor insanı tabi ..Ama diyorum ya mutluluğun hakimiyetinde gizli
acılar..
Şimdi düşünüyorum da keşke acılara hakimiyet, başkalarının
kestiği ahkamlar kadar kolay olsa..Başkalarının fikirlerine tabi değil de
yaşanmışlıkları anlamaya gebe olsa..Tabi ya,her zaman başkaları vardır..Başka
fikirler, başka hayatlar,başka yorumlar ve
yönlendirmeler...Sıyrılamadığımız,gölgesinde kaldığımız başkalıklar...Dinleye
dinleye tükettiğimiz o başka yollar,o acı kollar...
Şimdi durduğum yerde ise başkalarıyla oluşmuş ya da kafa
tutmak zorunda kaldığım bir kalabalık var sanki...Dinlemekten kaçtığım,kendimi
anlatmak için yorgun olduğum...Anlatsam anlar mı sorusuna yanıt bulamadığım..Sustukça
büyüttüğüm, büyüttükçe yok ettiğim...Penceresinden baktığım belki de sadece...
Biçare olmuş yüreğimin kanatışlarında vazgeçmek zorunda
kaldığım kalabalık..İçimde sakladığım işte o büyük acıya o denli uzaklar ki,
anlatmaya değil anlamaya bile çalışmaktan yoksun kalmış haldeyim..
İşte o yüzden kendi
halime bıraktım beni..Kendime hediye ettim
sessizliği..Sessiz kaldıkça içimde günden güne büyümeye devam eden o
mutluluk ve o acı hep korunaklı
kalacak...
Anlayamamalardan, sevgisizlikten ve iy niyeti derinlere
gömmüş o soğuk yüreklerden...
Hissederden en derinlerde sürç-i lisan ettiğim mutluluğumun kalın perdesi olan acının
arkasında gizlenerek büyütüyorum artık kendimi ve bana ait en değerli
mucizeleri...
Belki doğru , belki yanlış...
Mesele haklılık değil zaten, mesele hakim olma çabası..
Affola kader..
Peray ÖZDİL
23.10.2013
Peray ÖZDİL
23.10.2013