Bazı şeyleri veya kimseleri gözümüzde ne çok büyütürüz
bazen.Ulaşılamaz hayaller ve utopik kişiler gibi gelir..Kendi kafamızda
büyütürken onları,aslında bir nevi kendimizi küçültürüz bu zamanlarda..Kendine
güvensizliktir aslında bu..Yetersizlik hissi gibi.Ya da toplumsal uyaranların
ışığında açamadığımız ve kamaşan gözlerimiz...İş hayatında,sosyal çevremde ve
özel hayatımda hem kendim tecrübe ettim hemde bunu bizzat yaşayanları gördüm
senelerce.İşyerinde büyütülen ,korkulan üstdüzey çalışanlar,pırıltılı ve
ulaşılamaz hayatlar sergileyen kişiler olduğu gibi,normal hayatının içerisinde
kendisini merdivenlerin en tepesinde konuşlandırmış kişiler de olabiliyor bu kimseler.
Biraz kişilere yoğunlaştım çünkü maddesel olmayan hayal niteliğindeki her şeyin
tamamen isteyip istememek ve gösterilen çabaya alakalı olduğunu düşünüyorum.Kişilere
gelince..
Birinin vakti zamanında çok güldüğüm bir tabirini maalesef
kullanmadan geçemeyeceğim , “klasman
farkı” şemsiyesinde kendini koskoca
yaşayan insanlar aslında o kimseler...Baktığında,yaklaştığında,öğrendiğinde keşke
ilk tanıdığım, bildiğim haliyle kalsaydı dediklerimiz....Bünyelerinde
barındırdıkları yetersizlikleri içe vurum çatısı altında biraz da snob bir
bakış açısıyla kapamaya çalışan ve buna da “fark” ismini koyan insan
esintileri...İnanın uzaktan öyle hoşlar ki, yaklaştıkça uzaklaşmak isteğinden
bir türlü kopamıyorsunuz...Maalesef diyeceğim aslında çünkü bu konuda hiç
yanılmadım..Koca koca,büyük harflerle konuşan birini gördüğünüzde dikkatlice dinleyin,inanın
o gürültünün altındaki yalın boşluğu göreceksiniz.Ondandır ki bu tip kişilerin
cümleleri hep belirsiz ,netlikten uzak,kaçamaktır.Uzun ve homojenize cümleleri
pek beceremezlerde zaten..Yaşanmışlıkları,lansmanları
elbet vardır ama baktığınızda aslında o kadar da değer olmadığını çok net
anlarsınız...Buradaki asıl sıkıntı ise,bu insanların bu kimliklere
bürünmelerini anlamlandıranlar yani gördüklerini gerçekten
yorumlayamayanlar...Ki buna kendimi de dahil ediyorum önceki yaşanmışlıklara
binaen..O şemsiyeyi matah bir şey sananlar...Sanıyorum buda tecrübe ile
sabitlenecek türden...Şimdi ben bunları neden yazıyoruma gelince...Listeme kısa bir zaman önce birini daha
ekledim..Kafamda büyüttüğüm,şimdilerde ise ondan kaç gömlek yukarda olduğumu
anladığımda eski yerini tamamen kaybeden ve pırıltılarının altındaki eksik
tevazuyla bomboş bir kimliğe bürünen bir kayıp benim için...Aslına bakarsak
kayıp mı benim adıma bir kazanım mı oda ayrı bir tartışma konusu olabilecek
nitelikte...
Ha bir de yukarıda kaç gömlek fazlaymışımı bir tür burnu
havadalık gibi algılamamakta fayda var..Gömleklerin ağırlığı sadece
kıyasladıklarımdan geliyor ve çirkin düşüncelere sahip olmamaktan..Gerçi ben
yine de zeka anlamında da bir küçük meydan okuma yapayım zira bazı yaşadıklarım
sadece bu konu üzerindeki ağırbaşlılık yaftamı oldukça hırpaladı..
Uzun uzun konuşurum kendimle,konuşmayı severim ama yarım
kalır hep konuşmalarım.Yazdıkça daha iyi anlaşıldığımı,kendimi daha iyi
anladığımı düşünüyorum..Keşke yazdığım kadar anlatabilsem diyorum bazen kendimi
karşımdakilere...Ama klasman farkına sıkışıp susmayı tercih ediyorum benJ Anlatamayacağımdan mı,
anlayamayacağından mı işte orasıda takdiri ilahi ..
Kapanış temennimde Tarkandan olsunJ
“Başkası olma kendin ol,
Böyle çok daha güzelsin...”
Peray ÖZDİL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder