Birilerinin iki dudağı arasında olmak yıpratıcı bir süreçtir. Öyle hemen
çiğnemeye başlamazlar sizi. Dudaklarının arasında kıstırırlar önce, iyice bir
yoklarlar yumuşak karnınızı. Hangi etinizi koparsalar, canınızın en çok
yanacağını hesaplarlar...
İKİ DUDAK ARASINDA OLMAK
Pek fenadır birilerinin iki dudağı arasında olmak. Ağızlarına bir lokma olarak
sunulduğunuzda, öyle bir hazdır ki yayılmak üzere olan damaklarına, ağır ağır
nefes alıp verirler, tek anını kaçırmamak için alacakları zevkin...
Öyle hemen çiğnemeye başlamazlar sizi. Dudaklarının arasında kıstırırlar önce,
iyice bir yoklarlar yumuşak karnınızı. Hangi etinizi koparsalar, canınızın en
çok yanacağını hesaplarlar. Sonra sivri dişleri karşı konulmaz bir güçle peşi
sıra hamlelerini yapar. Artık siz çiğnenensinizdir. Siz evrile çevrile
öğütülürken, merakla sorar diğerleri, "nasıl leziz mi ?" diye.
Çiğneyenden daha iyi kimsenin bilemeyeceği hesabı ile sabırsızca beklerler
yanıtı. "Yok değil" diye cevap verir diğeri, ağzında dişlerken
ciğerinizi; "Pek tatsız, pek tuzsuz" der. "Sakın bir lokmasını
bile atmayın ağzınıza" diye de sıkıca tembihler. "Size yaramaz
!". Yüzünü ekşitir, ele vermemek için kendisini; iğreti tebessümü, gözleri
yanıltır. İşte o zaman kanar diğerleri, inanırlar. Sırtlarını dönüp giderler,
sizin kemikleriniz savrulurken etrafa... Diğeri ise, elinin tersi ile ağzını
siler. "Lokmasını yar etmedim" başkalarına diye...
İşte ben hep buna benzetirim referans kontrollerini. Çünkü bilirim ki, insanlar
diğerleri hakkında sadece, "rahmetliyi nasıl bilirdiniz" diye
sorulduğunda, mistik bir korku ve itici bir sahtecilikle, "iyi
bilirdik" diye yanıtlarlar, aynı kimseyi yaşarken ağızlarında çiğnedikleri
halde. Bu yüzden güvenmem ben referans kontrollerine. Sormaz mıyım peki, bilgi
edinmez miyim ? Sorarım, edinirim elbette. Ama hep bir kuşku taşırım içimde,
yanıt olumsuz geldiği zaman. Ya yanıltılıyorsam, ya başka hesaplar varsa işin içinde?.
Ya önyargıların, kıskançlıkların, çekememezliklerin, anlatılamamış,
kanıtlanamamış mobbinglerin mağduru ise o iki dudak arasında kalan ?...
Dönüpte, red cevabı verdiğiniz zaman başvurusuna, sebebini bilemez, anlayamaz
çoğunlukla. "Siz de olumlu adaylarımız arasındaydınız, ancak diğer aday,
öne çıktı" aldatmacasına üzülür durur.
Mülakatlar sırasında sorulara verdiği yanıtlarda arar yetersizliğini,
"keşke öyle değil, böyle cevaplasaydım" diye hayıflanır. Belki de en
yakın çalıştıklarının ihanetine uğramıştır, aklından dahi geçirmez. Bilmez ki,
çoğunlukla kağıt üstündedir, "yetkinlik bazlı değerlendirdik !"
kuramsalı. İlişki ağları, yargısız infazlar, dönüp "bir de sen anlat"
demeye, yargılanana bir şans tanımaya yeterli olmayan dar zaman aralıkları, iş
hayatının, "bunu eleyin diğeri gelsin" döngüsünün bitmez devinimi...
Ne kadar yetenekli iseniz, ne kadar ışıltılı, çalışkan, başarılı, ancak bir o
kadar tavizsiz ve kimlikli, belki kimi zaman protest ve teslim olmayan, bilin
ki o ölçüde kabarıktır çevrenizi saran iştahlı kalabalıklar; İki dudakları
arasında çırpınmanız için seferber olurlar.
Bu yazım, istisnalar üzerine değil elbette. Hırsları, hesapları ve hınçları ile
içinde bulundukları ekiplere gerçekten de zarar verenleri saptayabiliyorsanız,
saptayın. İzin vermeyin sizi yanıltmalarına, aranıza sızmalarına. Hem kim iddia
edebilir ki, kendisi de benzer durumlara maruz kalmadığını veya kalmayacağını.
Ancak sarsılmaz bir inancım var benim... Çağlayan bir pınarın önüne, hiçbir
engel set çekemez....