29 Ağustos 2012 Çarşamba

No me ames

Benim bütün çabam kimseye muhtaç olmadan yaşamaktır..
İnsanlar hiçbir şeyimi almazlarsa,
Bana çok şey vermiş olurlar..
Hiçbir kötülük etmezlerse,
Yeterince iyilik yapmış sayılırlar..

Montaigne

17 Ağustos 2012 Cuma

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla  ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin...
 
Can Yücel

2 Different Aspects


Ben bir erkeğim ;

Önce sana melek gibi davranırım. Kızları önemsediğimi vurgularım. Sonra yakın arkadaş oluruz çıkarız. Sen bana aşık olursun bensiz yaşayamazsın, ben seni sen farklısın diye kandırırım. Sen herkese beni anlatırsın aşık oldum diye. Bende herkese seni anlatırım kullanıyorum diye. Artık bana aşık olursun bana kırılınca… 2 güzel söz söylerim affedersin ben sıkılınca sana trip atarım ağlasanda umrumda olmaz. Sonra ilişki sıkınca ayrılırım. Sabah akşam ağlarsın, pişman olursun ve bana yalvarırsın. Ben gülerim hiç olmamışsın gibi hayatıma devam ederim. Kızlarla konuşurum, eğlenirim ne biliyim seni takmam bile.

Ben bir kızım ;


Sen senin için ağladığımı sandığın zamanlarda aslında bizzat kendime ağlarım.Sen bana geldiğinde sende kimsenin göremediğini gördüğüm için sana kucak açarım.Sen beni kendine aşık etmek için klişe lafları birbiri ardına sıralarken,peşimden koşarken seni mutlulukla izlerim.Çünkü bilirim, neticede sonu sadece bir hoşçakal’dır.Sen beni üzersin ve ben ağlarım.Belki de yalvarırım.Ama bu sana değil,kendime yeniden gelebilme çabamdır.Ben ağlarım,çok ağlarım, hatta hep ağlarım.Ama aşkı senden çok daha iyi bilirim ve bu yüzden en çok ben ağlarım.Sen gülersin dışından,ben senin taa içini görürüm.Bu yüzden arkadaşlarıma seni anlatırım,konuştukça büyürsün içimde.Aynı zamanda da yok olursun.Ve sen günün birinde bana haksızlık ettiğini düşünüp geri geldiğinde, ben gerçekten gülümsüyor olurum..

BETÜL MARDİN"DEN KADINLARA ÖĞÜTLER


 1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.

2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.

...
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.

4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)

5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.

6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!

7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.

8. Olumlu olacaksın.

9. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.

10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin!!

BAMBAŞKA'dan..

“yanlışların ve eksiklerin yüzüne yüzüne vurulmuyorsa, bu senin mükemmel olduğunu değil, dostsuz olduğunu gösterir. Ben duymak istediğin yalanları veremem sana. Onlar sadece günü kurtarır. Işık sandığın ve tutunduğun karanlıkları sana göstermek zorundayım. Unutma; karanlığı aydınlatmazsan, zamanla o karanlığa alışır gözlerin.”
 
KAHRAMAN TAZEOĞLU

Rastgele

'' Eğer sen, başkalarından kendine saygı beklersen bu onlar için büyük bir şeydir. Sadece kendine saygı duyabilirsen diğerleri de sana saygı duymaya mecbur kalır.''

                                                                                                                   Dostoyevski




" Biz gerçeğin kendisiyiz. bırakın oyunlarını oynasınlar. İktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır."

Cehenneme Övgü - Gündüz Vassaf


''Neye katlandığın değil, nasıl katlandığın önemlidir.''

Seneca - Düşünceler

12 Ağustos 2012 Pazar

"Ben, yine de vazgeçmedim seni sevmekten.
 Eskisi gibi değil ama.
Biraz buruk, biraz küs, biraz sitemkâr seviyorum artık seni...
Dudaklarımı ısırıyorum artık adın geçince.
Kavga falan çıkarıyorum.
Eskisi gibi sakin değilim ama olsun..."
Cezmi Ersöz 

Hep mutsuz, hep huysuz ama sorarsan, pek özel!

"İyi bir insan" olmak onu ilgilendirmiyor.
Çünkü bu kendini "iyi hissetmesine" yetmiyor!
Çalışkan olmak umurunda değil. Çünkü sıkılıyor, yoruluyor.
Bilen, düşünen, hisseden ve sezgileri güçlü biri olmaya gelince... Kafa ve kalp konforunu kaybetmeyi göze alamıyor. Meşakkatli ve uzun yollardan kaçıyor.
Çünkü çarçabuk beğenilmek, çok sevilmek istiyor.
Nasıl takılmışsa artık aklına...
Hangi popüler kültür söylemi, hangi medyatik "kişisel gelişim" sözcüsü onu etkilemişse...
Sık sık "ben özelim!" diye tekrarlıyor içinden ve dışından; "eşsizim, biriciğim, bütün iyi şeyleri ben hak ediyorum!"
Ne garip, bunları söylerken gözlerinden bulutlar geçiyor. Çünkü farkında; insanın kişiliği ve hayatı parmak izine benzemiyor.
Durduk yerde "eşsiz", durduk yerde "özel" olunmuyor.
İşte bu yüzden hep tatminsiz!
Bu yüzden ne sevmenin gücünden haberi var ne de sevincin!
Dünya onun "özel" olduğunun hâlâ farkında değilmiş gibi ya, ona bozuluyor.
"Hep bir şeyler eksik" duygusu yakasını bırakmıyor.
Çünkü hayat öteki insanlarla birlikte onu da hizaya girmeye zorluyor.

***

Anlattığım kişiyi tanıdınız, değil mi? Belki, bir ihtimal, sizsiniz.
Ya da çok yakın bir arkadaşınız...
Şunu biliyoruz ki, sayıları her geçen gün artıyor.
Birkaç kuşaktır şehirli olan bir aileden geliyorlar. İyi eğitimliler.
Ve yaşlarını almış olmalarına karşın hala çocuksu bir mızmızlık içindeler.
Değerli bir okulda okuyunca "değerli biri" olacaklarına; bir yeteneğe sahip olunca, bütün dünyanın o yetenek karşısında el pençe duracağına inandırılmışlar.
Oysa el, elden üstün.
Bu gerçekle her yüzleşmenin ardından içi boş, dışı cafcaflı bir mistisizm sarıyor benliklerini.
"Evrenden isterlerse, olacağına"; "seçilmiş oldukları için bir gün mutlaka fark edileceklerine" inanırlarken...
Yıllar huzursuz, mutsuz, huysuz gelip geçiyor.

***

Özellik, seçilmişlik, eşsiz bir değere sahip olmak...Bütün bunlar insanın içinde taşıdığı imkân ve istidatlardır.
Bütün bunlar durduğumuz yer değil, ilerleyeceğimiz hedeflerdir.
O yüzden kof gururlara değil, yolculuğun sevinçlerine kaynaklık etmeliler.
Ah, bir anlasalar ki...
Bir insanın "özel" olması, başkalarını "genel" yapıp üzerlerine basması sonucu gerçekleşmez!
Peki nasıl özel oluruz? "Özelliğimizi" nasıl bulur, ortaya çıkartır ve işleriz?
Severek ve çalışıp çabalayarak...
Geçen gün sevgili Mustafa Ulusoy benzer konudaki bir yazısının sonuna şu ayeti şahit getirmişti.
"Ve insana çaba gösterdiği dışında bir şey verilmeyecektir." (Necm, 39)

Haşmet Babaoğlu