19 Ekim 2011 Çarşamba

Peri tozu-E book Meyankökü gökyüzünde..



Özür dilerim senden..Yaşadığım yaşattığım üzdüğüm ağlattığım herşey için.. Kırdığım kalbin büktüğüm boynun için.. Özür dilerim herşey için!

Düşüncelerim o kadar anlamsız ki..Her “ağlıyorum” deyişinde yüreğimden düşen yaşlar..Anlam veremediğim kalp çırpıntıları.. Her “seviyorum” deyişinde yüzümdeki tebessüm.. Ama o varamadığım mutluluk payı. .
Ayıramadım sana zamanı .
Ayıramadım hayatımı .

Yanında olmak için verdiğim çaba da cabası . Ne yapmak istiyorum nereye gitmek istiyorum ne istiyorum inan bilmiyorum. İnan üzmek değil amacım.. Her yapma deyişimde üstüme üstüme gelmen..Her git deyişimde yine de gelmen! Kırsam da kalbini ağlatsam da seni yine de sevmen beni.. Yineyeniyeniden… Yepyeni kalp çırpıntıları . Haketmiyo bu kalp seni .Affet beni…Affet çok üzdüm seni .
..

Hep bi maraton..Hep bi engelli koşu hayallerime..
Hep çizikler yeniden başlama ümitleri..
Senin çabaların benim nankörlüğüm!
Ve geride kalan mutluluk sahneleri..Bir veda belki de…
Vedaya karşılık elveda cümleleri..
Ve getirilemeyen o nokta işareti !

Özür dilerim hak etmedim seni !!

“Elveda”Ları yakıştırdım sana..
Oysa “merhaba” demeyi beceremedim ki . . .

Gizliden gizliye ağladım. Belki senin kadar değildi.Belki senin kadar acı vermedi ama bende ağladım! Benim de vardı sancılarım..
Özür dilerim yaşatmak isteyipte yaşatamadığım herşey için .
Gelmek isteyipte gelemediğim için..
Ayıramadığım zamanım için..
Senin icin..
Olamadığımız “biz” için !

“Merhaba” denildiği kadar kolay “elveda” denilmiyor deseler de; ben o “merhaba”yı demek için ne işkenceler çektim sen bilmesen bile…

Ruhunun yorulmasına nasıl da izin verdim ki zaten üstelik buna hiç hakkım yokken…
Sana sitem etmeye hakkım yoktu. Sabırsız yanımın seni tüketmesini de göze alamadım.
Hüznü kuşandığın zamanlarda, ayakta durmaya dahi gücümün olmadığını bilmeni isterdim.
Düşlerini bölmek istemedim…
Yorgunluğuna dert eklemeyi istemedim.

İçine ayna tutmak haddim değildi. Senin aynalarını kırmak, sükûnun yanında öylece duruşunu
seyretmek tercihim olmadı. Gözlerinin ve en öte yüreğinin vurgunuydum.ve bu sevgi hiç eskimeyecek…
Acizliğimin ihtişamı ile güçlü yanım gölgeleniyor. Görkemli kelimeler yürüyor
satır aralarına...
Sessiz sedasız geçmeyen zamanın, gürültülü ayak seslerini nasıl silmeli
kulaklardan?Haşin yüzünü saklayan uzun ve yalnız gecelerin koynunda hangi korkuyu uyutmalı?

Yüreğine Sarıldım Senin.....Gözlerini incittiğin ve o incileri saçtığın her gün,yüreğimi de İnciteceksin.
seni  incitmek tercihim değildi
.iyi ki,ufkumda Sen Varsın.....

Yüreğine
Çok Şey Borçlu Olduğumu Unutma!Ve Ağlatma Yüreğini!....Ağlarsan,Yüreğim
de Sana Eşlik Edecek...

11 Ekim 2011 Salı

Belki ve Bazen

 Zaman gelir, bir kadın girer hayatına. Daha önce dinlemiş olduğun bir  çok şarkıyı ve daha önce yaşamış olduğun bir çok anıyı, suratına çarpar yeniden. Çok  büyük bir farkla. Fark ettirir sana bir gülümseyişin, gerçek bir samimiyetin ve günün aydınlanışının değerini.
Şöyle bir gerçeği vardır hayatın; anne karnından çıkışla birlikte başlayan yalnızlık, bazı bünyelere karakteristik bir değer kazandırır. Yalnızlık bir değerdir. Bu değerin azalışı ve artışı kişinin yalnızlığına olan sadakatiyle şekillenir.. Yalnızlık aldatılmaz, aldatıldığı zannedilir. Yalnızlık kalıcıdır. Altmış beş sene bir eli tutsan da, mezara tek başına girersin. Yalnızlık, tek başına kalmaktır. Kimi zaman on beş kişinin içinde, kimi zamansa kör karanlık uykularda.
Zaman gelir, bir kadın girer hayatına. Zamanın ne demek olduğunu öğretir sana, ilkokulda hayat bilgisi dersinde tüm samimiyetiyle öğrencilerinin gözlerinin içine bakan elli dört yaşındaki bir öğretmen gibi. Gözlerinin içine her baktığında aynı şeyi bulursun. Huzuru.
Şöyle bir gerçeği vardır hayatın; yalnız kalmaktan beslenirken bir yalnızlık daha eklenir ruhuna. “Yalnızız” dedirtebilir sana hayat. İki kişilik yalnızlıklar vardır. İki farklı bünyede iki aynı yalnızlık. Doğal veya gayri resmi olarak, yalnızlığın en mutluluk veren hali; iki kişilik yalnızlıktır. Paylaşılabilen zamanın durması için bir şeyler yapmaya çabalatır seni. Çabadır yalnızlık. Dört adım attıktan sonra derinleşen bir denizde, boğulmama mücadelesi veren on iki yaşındaki bir çocuğun çabasının samimiyeti gizlidir bu yalnızlıkta. Önce çok açılmamayı istersin, sonra derinleri merak edersin. Derinlere gitmek, derinlere dalmak istersin. Bu istek, sürati belirsiz bir teknenin altında kalma korkusu yaşayan bir yosun parçası kadar çaresizlik de getirebilir, coşku da. Hayat bir coşkudur ve yalnızlık da. Neticede ağlarken de gülerken de vücudun bir coşku sarf eder. Harcanan her şey kazanılmış bir hazinedir aslında, çölün ortasında susuzluk nedir umurunda olmayan bir kaktüsün dürüstlüğü gibi.
Zaman gelir, bir kadın girer hayatına. Hayatında bencilliğin hiçbir öneminin olmadığını gururla yaşadığın ve bildiğin halde bencilliği yaşatır sana. Bencilliği, tüm özgüveniyle getirir ağzına ve dolayısıyla dilinin ucuna. Şöyle dedirtir sana o kadın mesela: “Ben zerre kadar bencil bir adam değilim. Ancak benden öncekiler ve benden sonra gelecek olanlar hiç kusura bakmasın. Sen,benim için yaratılmışsın.”
Şöyle bir gerçeği vardır hayatın; zaman gelir bir kadın girer hayatına. Uyurken bile heyecanlandırır seni. “Acaba gözlerini açtığında beni görmekten bıkacak mı?” diye düşündürtür ve korkutur seni. Korku iyidir. Kaybetmekten korktukça, kazanmışlığının farkına varırsın. Belki ve bazen.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Ben Bu Şehri Terk Etme İhtimali Peşindeyim

Bindiğim her otobüs
Gördüğüm her uçak
Bu şehrin çıkış kapısı gibi geliyor
Soğuk, kirli, yitik bir şehirden kaçmak
Ne kaybettirebilir ki insana?
Yaşadığı hatıraları
Umutları, sevdikleri
İçini burkan manzarası
Sokak köşelerinde bıraktığı düşünceleri
Ve gidemeyeceği olasılığı dışında…

Nereye gidebilirim, bilmiyorum
Belki hiçlik denizine
Belki yoksunluk limanına…
Bu çetrefil duygu
Bu boğazında urgan olan arzu
Miadını doldurmuş bir kayık gibi
Üsküdar’dan sulara gömülüyor yavaş yavaş
Oluk oluk su alan bu arzu
Dilimin ucuna esir düşüyor
Oluk oluk su alan bu duygu
Parmaklarımın ucunda heceleşiyor…


Geceleri her sokakta binalar konuşur
Kaldırımlarda kopar curcuna
Karma karışık renkler kaybeder kadınları
Aheste aheste salınır sis tepelerden
Benim gibi kim bilir kaç gönüllü yolcu var
Bir yüreğin gönül penceresinden…

Peri tozu- Gülümseten Veda

M” Yüzün kireç gibi oldu, iyi misin ? ” dedin soğuk bakışlarını yüzüme çarparak…
P” Doğrudur.”
M” Yapabileceğim birşey var mı ?”
P” Yok, hiçbir şey yok.”
M” Ben gideyim o zaman.”
Sessizlik…Masadan kalkarken sandalyenin bacağının taş zemine sürterek çıkardığı o tiz ve kulak yırtıcı sesin kalbimden geldiğini sandım o an. İçimde kendinden  geçmişçesine bağıran o çığlığın duyulmasından korktum sanki, ellerimle saklamak istedim; ona sıkıca sarılmak istedim…Uyutmak istedim. Seni tanımasın, seni bildiği tüm zamanları silsin istedim.
 Ne çok şey biliyorum; mutluluğa sevgili – terkedişe düşman oluyorum; zaman beni dengeliyor, zaman beni güzelleştiriyor…Zaman önüme binlerce kitap serip başka başka hayatları görmemi sağlıyor, bana ayrıntıcı, akılcı, güçlü bakış açıları ve yeni kelimeler veriyor. Benim nazım geçer zamana, o bana sarılır, o benim ruhumu alıp en baştan, en kusursuz şekilde yaratır.Zaman benimdir; ben kullanmayı, çabalamayı bildiğim, ben beni kaybetmediğim sürece. Ben zamanı kendi hayatım içinde istediğim gibi şekillendirebilirim. Ben asla gitmem, zaman beni kaçırır bulunduğum yerden, huzur bulurum.
Şimdi zamanı sana emanet ediyorum dürüstçe, seni tüm bencilliğiyle kendine benzetmesi, “Keşke” dememeyi sana öğretmesi için. Pişmanlığının ve yalnızlığının semptomik tedavisi için.
Çünkü gittin sen; Gittin değil mi ? Evet Gittin – peki niye hala aynı yerdesin ?

4

4 Ekim 2011 Salı

Peri tozu-Jojo o insan hiç olmamış..


J:Ben yanlış ile doğruyu görebiliyorum.
P:Görüyor musun bilmiyorum ama senin için bir şey değiştirmiyor bu.
J:Hayır her şeyin farkındayım ve kendi köşemden izliyorum; sadece başkalarının dertlerini artık kendi derdim edinmiyorum. Benim bana yetecek kadar derdim var.
P:Dostluk bu değildir. Dost iyi günlerin bekçisi değildir. Kötü günlerin nöbetini tutar hep. Senin derdin beni hiç gocundurmaz çünkü bilirim ki dostumsun ve bana böyle zamanlarda ihtiyacın var… Sanırım senin dostluk ayrımını iyi yapman gerekiyor…
J:Belki de..

Jojo sakin sessiz biriydi her zaman. Genelde kahkaha ortamlarının odağında olmayı severdi.Dert ona göre değildi.O sadece huzurlu bir hayatın peşindeydi.Ama bilmediği bir şey vardı..Huzurlu hayat yoktu,vardı da hep yoktu işte.O sadece gülmenin peşindeydi.Güldüğü ortamların peşinde…Dost diye yaftaladığı kişiler olurdu zaman zaman ;ama kendi bile farkında değildi kimseye dost olamadığının..Kim gündemi meşgul ediyorsa orada olurdu hep..Öğrenmeliydi dostluğu,öğrenmeliydi arkadaşlığı,paylaşımı,destek olmayı…

Jojo: Sana kızıyorum.
P:Neden?
J:Çok sıcakkanlısın ve bu insanların seni yanlış anlamasına sebep oluyor.
P: Sıcakkanlı olmak, karşındakini insan yerine koymak insanlığın şanındandır.Bir gülücüğe ahkam kesip bel bağlayacak basitlikte ki insanların yongasıyla yün eğirmem.
J:Sen haklısın ama burası böyle bir yer dikkatli olman lazım benim gibi.
P:Ben kimse değilim bunu anla..Dostumsan yanımda olursun sonuna kadar.Üç beş karakterini dedikodu travmalarıyla bezemiş insanın lafı benim güruhumun dışındadır.Ben rol yapamam.Seviyorsam karşımdaki bunu bilir,sevmiyorsam da…Herkesin yanında olamam.Herkes veya bir başkası olamam…Anla bunu..Anlayarak kal hayatımda..Anlamıyorsan seni durdurmam..

Jojo anlamıyordu.Anlamıyordu dostluğun değerini..Kiminle geçirdiği vakit keyiften ibaretse o orada olmanın peşindeydi. Dostluk onun için birkaç aylıktı..Sadece Peri de değil..Kısa süreli girerlerdi hayatına,kısa süre girerdi insanların hayatına..Değişimden hoşlanırdı o yüzden yarım bırakırdı hep ona inananları…En kötü günlerinde bile..

P:En kötü günümde beni yalnız bıraktın..Senin gülüşünü istemiyorum ben..Kötü günümde,en kötü günümde destek bekledim sadece hem de senin için yaptıklarımdan sonra..
J:…..
P:Hiçbir zaman da olmadı o cevap değil mi?



3

3 Ekim 2011 Pazartesi

Peri tozu-Memnu’ya veda



P:Neden o zaman?
M:Ben korkuyorum
P:Seni korkutan ne?
M:Bu insanların yanında ,onlara benzerken,benzemekten korkarken,değişimi durduramamak..
P:Ben sana yardım ederim.
M:Ben kendime yardım edemezken, bu sana haksızlık...
P:Terazinin dengeleri burada parmak ucunda! Ne yana bastırmak istersen orası ağır basıyor…
M: Lütfen konuşma…
P:Neden?
M: Doğruları duymak canımı acıtıyor sadece…

Sustu Memnu..Derin bir sessizliğe gömüldü içinde akan gözyaşları..Şarabından bir yudum aldı.Baktı uzun uzun..Berraktı kadehin içi..Keşke diye düşündü.Keşke bende bu kadar berrak olabilseydim..Kıza baktı..Haklıydı..Yeniydi buralara.Anlamıyordu buradaki düzeni.Çabalıyordu ama anlayamıyordu. Buradaki rezil hayata bir kurban daha hı?diye düşündü..Yazık olacaktı;çünkü kız hak etmiyordu.Buraların kaldıramayacağı kadar ağırdı..Hep böyle değil miydi zaten?

Hep giderlerdi…

Harcanası hayatlar yaratırdı burası.Memnu her şeyin farkındaydı aslında.Ama engel olamıyordu işte kendine.İnsanların söz mezesi olmak onun tarzı değildi.Aslında mezelere kadeh olmuştu kendisi de.Biliyordu;ama inkar etmek daha kolaydı…İnkar edip yoksayabilirdi kendi kendini ..Ama bir başkası için bunu yapabilecek gücü yoktu..Biliyordu ki her giden onun için de bir kaybedişti..

Huzursuzca kafasını kaldırdı,kıza baktı..Kız ağlıyordu.Yıkıldı ama sustu..

Haykırmak istiyordu. Aptalın tekiyim diye bağırmak ve gitmek istemiyorum demek istiyordu...

O sustu,kız ağladı…

Kız ona baktığında gözleri parıl parıldı..Gözyaşlarıyla hayat bulmuştu en yeşil mavilikler..Korkusuzdu kız ama değer verdiklerini kaybederken solgun olurdu hep .Kaybetmemek için savaş verirdi, çırpınırdı..Çünkü her giden yüreğine dokunmuştu..Dost,arkadaş,sevgili…Her gidiş bir kaybedişti onun için de…

Kalktı solgunca..Otobüse kadar eşlik edeyim sana dedi..Memnu kalktı..Sessizce yürüdüler gara doğru..Memnu otobüse bindi,yüreğini otobüsün basamaklarında çiğneyerek yerine geçti..Cama dayadı kafasını ve tekrar onu gördü..Hoşçakal vazgeçmek zorunda kaldığım, hayalimde ki hayat dedi içinden..

Kız baktı,son damla gözyaşı süzüldü yanaklarından..
Hoşça kal hayallere hapsolan hayat dedi..
Hoşça kal…


2