9 Ağustos 2016 Salı

Yeniden başlasın..

Heyecanlı bir başlangıç...Umulmadık gelen misafir...Ruhu karanlığa gömülmüş bir bedenin son şahlanması...

Huzurun adını unutmuş bir yürekti benimkisi.Zor bir savaşın yıpranmışlığı umarsızca kol geziyordu dört bir yanımda..Yenilmiştim ama pes etmemiştim .Ah hayat! Sen mi yaman ben mi yamanın savaşını ne de çok verdin benimle...Gücüm tükendikçe ayağa kalkışlarım aslında hep daha vurucu oldu.Bilabedel savaşlar gördüm mü sen hiç...Hep çaldı hep aldı hayat .ama yerine koydukları ruha ışık saçan ganimetlerdi. Belki de her ayağa kalkışım bu yüzdendi. gerçi düşünüyorumda  pes etmek hiç bana göre olmadı ki...Son gözyaşı akana kadar yürekten ,hep ter döktü bedende.Biz savaşmayı babalarımızdan  öğrenmedik mi hem.Ucunda kıymet verdiğin her ne varsa ona dairdi her şey..Bazen hem geç hem de güç oldu elbette.Ne kolay kazanıldı ki bu hayatta diyerek tutunma zaten işin algoritması değil mi..

Kimi zaman, sebeplere dayanmadan yorgun hisseder insan kendini. Elan vuku bulan bir nedeni yoktur işte ama birikmişlik bir yolunu bulur çıkar gün yüzüne. Pandora zaten hep hazır beklemez mi zaten ortalığa döküleceği güne dair..Böyle zamanlarda doğru ve yanlışların matematiğini yapmak , geçmişi dahada  önemlisi çıktığın savaşları tekrar masaya yatırmak sanırım en doğru terapi ...Nasıl aksiyon alacağını daha büyük bir çerçeveden görebiliyor insan..İşte o noktada olası yeni savaşlara olan gücünün kaynağı temelleniyor. Insanın mühimmatları zaten yaşadıkları değil mi?

Hayat insanı sınamaktan vazgeçmiyor işte.Bir alıp on vermiyor.Aldığı neyse tattırdığı da o.. Çoğu kişi farkındalıklardan uzak hep şunu düşünür.Hep bir eksilme ,hep bir geri adım..Aslında şimdilerde görüyorumda öyle bir işleyiş yok..Sadece hayatın bize sunduklarını görmekten o kadar uzağız ki aldıklarıyla terazisini yapamıyoruz. Yeni doğan her gün hep yepyeni bir başlangıç halbuki..Dürtüyor hayat seni her sabah...Kalk ve kazan..Hisset, yaşa,gerekirse üzül,gerekirse kaybet ama aldığın her nefesin kıymetini bil..Biz sanırım bunu başaramıyoruz..Kazançlar, başımıza gelen güzel şeyler ne kadarda tatlı geliyor damağımıza..Belki de varoluşsal  bir bencillik bu sadece..Kaybetmek hazmetmesi zor bir lokma diye hayıflanırken kazandığımızıda ise o lokmayı çiğnemeden yutabiliyoruz. Tamamen zihinsel atalet değil de ne?

Alışılmışlıklar göz alıcı gelmiyor ta ki yoklukları karşında devleşene kadar...Minimal bir örnek olacak ama geçtiğimiz sene çocukluğumun bana kalan mirası bir arkadaşım trafik kazası geçirdi. Bacaklarını kaybetmenin ucundan döndü aslında. Bir dizi operasyon ,uzun soluklu tedaviler.. Hala tedavisi bitmedi ve yürüyemiyor. Bugünlerde kaza öncesine ait eşiyle bir fotoğraf paylaşmış.Deniz kenarında el ele yürüyorlar.Arkadan çekilmiş bir fotoğraf bu..Altına yazdığı yorum ise ömre bedel..."Yıllarca kalın diye diye hayıflandığım bacaklarımın varlığına şükürler olsun" .. İşte hayat tamda böyle bir şey..Almakla o kadar meşgulüz ki elimizin altındakiler sanki zaruri ve hakedilmiş şeyler gibi geliyor. Öyle değil...Başka da yolu yok..Hayatta çokça şeyler sınavımız olacaktır. Belki çokça da üzüleceğiz...Bilmemiz gereken herkes üzülüyor, herkes kötü şeyler yaşıyor vitrinleri ne kada coşku dolu olsada...Bir yerden alan hayat bir yerden veriyor...Hüzünde sevince gebe, sevinçte hüzne tutsak...Elmanın iki yarısı işte...Yokluklarına boğulduğumuz her an varlıklarıyla çoğalmak...Doğru yaklaşım sanıyorum bu.. Sanıyorum ki ancak biz bakış açımızı genişletebilirsek tüm tabularımız yerle yıksan olacak..Ve biz değişebilirsek ,değişecek her şey...

Eğer hayat kaybettiğinizi fısıldıyorsa size, yapılacak tek şey sesi kısmak ve bağıra bağıra melodilerde cevap vermek bu hodri meydana..Geride bir hayat var...Bir günde olsa bin günde olsa yepyeni bir sayfa ...O zaman ayağa kalkmak lazım..O zaman gerçekten uyanmak lazım.! O zaman inanmak lazım..Yani a dostlar  Sezen'in de dediği gibi;

" O zaman şarkı söylemek lazım"....

Peray
09.08.2016


Hiç yorum yok: