23 Ekim 2013 Çarşamba

Neydi?

 
Acı neydi? Nereden başlıyordu? Kalın perdelerle gizlediğimiz acıların faili meçhulmuydu yoksa göz göre göre mi başlatmıştı yok edişlerini?

Acı,sanıyorum sevmenin değişik bir hali.Yüzü değiştirilen yastıklar gibi..İçindeki hep aynıyken başkalaştırılan dış yüz..İçini değİştirmeden dışını temiz tutmaya çalışmak..Kökten bir temizlik yapmadıkça sürekli değiştirilmesi gereken yüzün ruhlardaki bir yansıması sanki...Orada öylece duruyor,farkındasın ama yorulmuş bir bedene imtinaen kaçıyorsun..

Acı demek mutluluğun yokluğu demek değil ki...Mutlululuğunun akıbetinin belirsizliği aslında acı..Göze göre göre..Bile bile...Mutlu olmak bazen ne denli küçük adımlarda saklıyken kimi zaman ne  kadar da ütopik gözüküyor gönlümüze..Aslında nasıl baktığımız mı belirliyor mutluluğun varlığını yoksa gerçekten elimizde olmayan bir mukadderatın seçilmişliği mi bilmiyorum..Bildiğim tek şey bazen ilerlemek için aldığımız risklerin mutluluğumuzun tabanı olmasına rağmen,üçüncü kişilerin fikirlerine hapsolması ve bunu acı olarak hayatımıza nefes nefes yedirmemiz..

Bu aralar acı yakın arkadaşım..Çünkü mutluluk evimin mutfağında demlenen çay kadar yakınımda ve sıcacık..Yaklaştıkça da el yakan cinsten..Acı dediğim işte bu mutluluğun akibeti..Bu sefer etrafımdaki herhangi birine endekslendirilmemişlik var ...İçimde büyüyen bir mutluluk bu..Vazgeçip vazgeçmemeyi her nefesimde tarttığım bir mutluluk...Küçücük bir kıpırtıda tüylerimi diken diken ederken,  başımdan parmak ucuma kadar titreten ve heyecan kokan bir mutluluk...

İşte böylesi mutluluklarla acıya dem vuruyor insan..Mutluluğa sahip çıkma korkusundan, mutluluğunun başkasının acısı olmasına olan utançtan ve ya kaybedersem sorusunun bilinmezliğinden...

Bazen kaybedilmiş mutluluklarda, mutluluğu kaybetme korkusu kadar acılara terkediyor insanı tabi ..Ama diyorum ya mutluluğun hakimiyetinde gizli acılar..

Şimdi düşünüyorum da keşke acılara hakimiyet, başkalarının kestiği ahkamlar kadar kolay olsa..Başkalarının fikirlerine tabi değil de yaşanmışlıkları anlamaya gebe olsa..Tabi ya,her zaman başkaları vardır..Başka fikirler, başka hayatlar,başka yorumlar ve yönlendirmeler...Sıyrılamadığımız,gölgesinde kaldığımız başkalıklar...Dinleye dinleye tükettiğimiz o başka yollar,o acı kollar...

Şimdi durduğum yerde ise başkalarıyla oluşmuş ya da kafa tutmak zorunda kaldığım bir kalabalık var sanki...Dinlemekten kaçtığım,kendimi anlatmak için yorgun olduğum...Anlatsam anlar mı sorusuna yanıt bulamadığım..Sustukça büyüttüğüm, büyüttükçe yok ettiğim...Penceresinden baktığım belki de sadece...

Biçare olmuş yüreğimin kanatışlarında vazgeçmek zorunda kaldığım kalabalık..İçimde sakladığım işte o büyük acıya o denli uzaklar ki, anlatmaya değil anlamaya bile çalışmaktan yoksun kalmış haldeyim..

İşte  o yüzden kendi halime bıraktım beni..Kendime hediye ettim  sessizliği..Sessiz kaldıkça içimde günden güne büyümeye devam eden o mutluluk ve o acı  hep korunaklı kalacak...

Anlayamamalardan, sevgisizlikten ve iy niyeti derinlere gömmüş o soğuk yüreklerden...

Hissederden en derinlerde sürç-i lisan ettiğim mutluluğumun kalın perdesi olan acının arkasında gizlenerek büyütüyorum artık kendimi ve bana ait en değerli mucizeleri...

Belki doğru , belki yanlış...

Mesele haklılık değil zaten, mesele hakim olma çabası..

Affola kader..


Peray ÖZDİL
23.10.2013

Hiç yorum yok: