13 Mart 2012 Salı

Anne meleği

Biliyor musun en çok mektuba başlamam gereken hitap şeklinde zorlandım. Bir başlasam sonu gelecekti de! Ama sıradan sözcükleri hiç yakıştıramadım sana, yapmacık sözlere konduramadım seni...
Bu mektubu sana yine  uzaklardan yazıyorum; ..
Seni o kadar çok özledim ki; Meğer hiç bir sevgi seninki kadar sıcak değilmiş, hiçbir acı senin yokluğuna bedel değilmiş. Hiç biri senin özlemin kadar yakamazmış içimi.

En acısı, dost bildiklerim, aşk seçtiklerim toplanıp bir araya gelseler, senin çeyreğin bile edemezmiş. Bilsen ne zor bunları itiraf etmek kendime ve sana... Uzaklar bile gururumu söndüremedi. Hâlâ gururlu, şımarık, küçük kızınım.

Hani küçükken en çok kimi seviyorsun diye sıkıştırıp dururdum seni. Ağzından "Seni!" cevabını alana kadar bırakmazdım ... Seni kardeşimden, babamdan kıskanırdım. Hâlâ büyüyemedim, hem şimdi daha çok kıskanıyorum. İçindeki sevgiyi ve gözlerindeki derin şefkati yalnız benim için sakla olmaz mı...

Ama yapamazsın degil mi? Ana yüreği dayanmaz... Senin sevgin hepimize yeter, anne olunca ben de anlarım değil mi? Aslında en çok bu huyunu seviyorum. Adaletini ve yufka yürekliliğini, anne şefkatini... Fakat hâlâ babam yokken boş kalan yatağını en çok benim hak ettiğimi düşünüyorum.

Seni öyle özledim ki!..

Şu bilmem kim tarafından icat edilen telefon bile dindirmiyor içimdeki. Uzakların yağmurları, söndürmeye yetmiyor içimde büyüyen ateşi... Beni buralara yollarken, "Daha güçlü ol!" diyordun ya, sana kavuşunca öyle bir sarılacağım ki, gücüme şaşacaksın. Sevgimin gücünü sen de anlayacaksın.

Yılların yükünü çekmiş, yorgun ama dimdik omuzlarını özledim.


Annemm! Gözyaşlarım söndüremez içimde yanan ateşi... Çünkü yokluğun, bilmem kaç nüfuslu şu yerde kendini yapayalnız hissetmek gibi, imkânsız bir şeyi diz çöküp de Allahtan dilemek gibi.. En azaplı günahlardan sonra sızlayan vicdanım gibi...

Gül kokulum, puslu gözlüm!

Sakin sensiz, sevgisiz ve duasız bırakma beni...

Peri

Hiç yorum yok: