6 Ocak 2015 Salı

If the whole world was blind, how many people would u impress ?


Bazı şeyleri veya kimseleri gözümüzde ne çok büyütürüz bazen.Ulaşılamaz hayaller ve utopik kişiler gibi gelir..Kendi kafamızda büyütürken onları,aslında bir nevi kendimizi küçültürüz bu zamanlarda..Kendine güvensizliktir aslında bu..Yetersizlik hissi gibi.Ya da toplumsal uyaranların ışığında açamadığımız ve kamaşan gözlerimiz...İş hayatında,sosyal çevremde ve özel hayatımda hem kendim tecrübe ettim hemde bunu bizzat yaşayanları gördüm senelerce.İşyerinde büyütülen ,korkulan üstdüzey çalışanlar,pırıltılı ve ulaşılamaz hayatlar sergileyen kişiler olduğu gibi,normal hayatının içerisinde kendisini merdivenlerin en tepesinde konuşlandırmış kişiler de olabiliyor bu kimseler. Biraz kişilere yoğunlaştım çünkü maddesel olmayan hayal niteliğindeki her şeyin tamamen isteyip istememek ve gösterilen çabaya alakalı olduğunu düşünüyorum.Kişilere gelince..

Birinin vakti zamanında çok güldüğüm bir tabirini maalesef kullanmadan geçemeyeceğim ,  “klasman farkı” şemsiyesinde kendini  koskoca yaşayan insanlar aslında o kimseler...Baktığında,yaklaştığında,öğrendiğinde keşke ilk tanıdığım, bildiğim haliyle kalsaydı dediklerimiz....Bünyelerinde barındırdıkları yetersizlikleri içe vurum çatısı altında biraz da snob bir bakış açısıyla kapamaya çalışan ve buna da “fark” ismini koyan insan esintileri...İnanın uzaktan öyle hoşlar ki, yaklaştıkça uzaklaşmak isteğinden bir türlü kopamıyorsunuz...Maalesef diyeceğim aslında çünkü bu konuda hiç yanılmadım..Koca koca,büyük harflerle konuşan birini gördüğünüzde dikkatlice dinleyin,inanın o gürültünün altındaki yalın boşluğu göreceksiniz.Ondandır ki bu tip kişilerin cümleleri hep belirsiz ,netlikten uzak,kaçamaktır.Uzun ve homojenize cümleleri pek beceremezlerde  zaten..Yaşanmışlıkları,lansmanları elbet vardır ama baktığınızda aslında o kadar da değer olmadığını çok net anlarsınız...Buradaki asıl sıkıntı ise,bu insanların bu kimliklere bürünmelerini anlamlandıranlar yani gördüklerini gerçekten yorumlayamayanlar...Ki buna kendimi de dahil ediyorum önceki yaşanmışlıklara binaen..O şemsiyeyi matah bir şey sananlar...Sanıyorum buda tecrübe ile sabitlenecek türden...Şimdi ben bunları neden yazıyoruma gelince...Listeme  kısa bir zaman önce birini daha ekledim..Kafamda büyüttüğüm,şimdilerde ise ondan kaç gömlek yukarda olduğumu anladığımda eski yerini tamamen kaybeden ve pırıltılarının altındaki eksik tevazuyla bomboş bir kimliğe bürünen bir kayıp benim için...Aslına bakarsak kayıp mı benim adıma bir kazanım mı oda ayrı bir tartışma konusu olabilecek nitelikte...

Ha bir de yukarıda kaç gömlek fazlaymışımı bir tür burnu havadalık gibi algılamamakta fayda var..Gömleklerin ağırlığı sadece kıyasladıklarımdan geliyor ve çirkin düşüncelere sahip olmamaktan..Gerçi ben yine de zeka anlamında da bir küçük meydan okuma yapayım zira bazı yaşadıklarım sadece bu konu üzerindeki ağırbaşlılık yaftamı oldukça hırpaladı..

Uzun uzun konuşurum kendimle,konuşmayı severim ama yarım kalır hep konuşmalarım.Yazdıkça daha iyi anlaşıldığımı,kendimi daha iyi anladığımı düşünüyorum..Keşke yazdığım kadar anlatabilsem diyorum bazen kendimi karşımdakilere...Ama klasman farkına sıkışıp susmayı tercih ediyorum benJ Anlatamayacağımdan mı, anlayamayacağından mı işte orasıda takdiri ilahi ..

Kapanış temennimde Tarkandan olsunJ

“Başkası olma kendin ol,

Böyle çok daha güzelsin...”

Peray ÖZDİL

Hiç yorum yok: