19 Temmuz 2012 Perşembe

Merak

Sevdiğim ve çok saygıdeğer bir büyüğüm geçtiğimiz günlerde bir konuya parmak bastı.
"Merak".

Bende bunun üzerine yazmak istedim.Neydi  bu merak? Bu soruda dahil olmak üzere insanoğlunun temel aforizması sanıyorum ki merak.İçgüdü gibi bir çeşit güdümlenme hali. Düşünme hali, öğrenme hali,keşfetme hali..."Kediyi merak öldürür" diye bir vecize vardır ama bence merak kediyi öldürmez,kediyi yaşatır.Mübalağa etmiyorum nefes aldırır merak.Nasıl mı ?

Bahsettiğim şey şu; merak insanın dünyevi sorgulayışıdır. Nedenlerine amaç inşa etme telaşıdır..Meraktandır ya her şey. İnsanoğlu bugüne geldiyse bu keşfetme ihtiyacına pelesenk olan merak duygusuna gebeliğindendir. Ama doğum hiç gerçekleşmez çünkü hiç bitmez merak duygusu...Gözlerini açtığın andan , sonsuz dinlencene kadar...

Neolitik dönemlerden bu yana baktığımızda görüyoruz ki, merak duygusuyla insanlar toplumsal,kültürel ve bireysel gelişmeler kaydetmiş hep.Maslow hiyerarşisinden bahsetmiyorum tabi.Temel ihtiyaçlar bir çeşit içgüdüsel devinim.Bunun üzerine inşa edilen her kat insanlığın gelişimine dair ve koşulsuz nedenselliği merak üzerine. Yaşamı, canlıları, zinciri merak ede ede gelişip insan-devletler kurulmuş.Teknolojik anlamda ise yine merak olgusu, en son nokta ne sorusu, ki bunun da temeli merak, gibi kaynaklarla ilerlemiş yine bugunlere gelmişiz ve kimbilir gelecekte bu anlamda bizi neler bekliyor?

Ama asıl değinmek istediğim merak ise sosyolojik , psiko-travmatik olanı.Neden meraklıyız bu kadar başkalarının hayatlarına ve yine neden başkasına dokunan her değnek bizi meraka dair mucizevi hırçınlıklara teslim ediyor? Diğerleri olarak nitelendireyim önce.Diğerleri deyince içimizi saran  doldurulamaz boşluk,içimizdeki atak yapmaya amade karşılaştırma olgusu...Biz insanlar üstünlük duygusuyla yanıp tutuşuyoruz aslında.Daha iyi olmak, daha güzel olmak, daha mutlu olmak,daha farklı olmak,daha daha daha hep! Karşılaştırabilme sentezi işte merak hissimizin pimini çekiyor çoğu zaman.Merak ederek, dolayısıyla öğrenerek kıyaslıyoruz kendimizi.Buradan sanırım diyebiliriz ki insanoğlunun benmerkezciliği hükmediyor kendine, hayata,doğaya, sisteme...Ben demek alameti farikası olmuş insanların.Biz diyen göstermelik baloncukları bir patlatın,elektron ve nötronları gibi merak hissini bulacaksınız.

Peki neden daha iyi olmak her alanda başkalarından? Çünkü kabul görme, fark edilme, gösterilme korkusuyla kavrulurken içimiz,bizlik hissi sadece hiçlik bilincine bırakıyor yerini..İnsanoğlu ancak kendini yetiştirebildiği ve gerçek mutlululuğun ben demekten uzaklaştıkça oluştuğunu anladığında,ben demeyi bıraktığında çoklaşarak huzur denizine yelken açmaz mı? Belki de bu tutku,bu merak hiç bitmez de  ancak Melih Cevdet Anday'ın da dediği gibi
"Uyuduk mu eşit oluruz. Ne tutku, ne gurur, ne umut." 

Her zaman ne mümkün ki hep başkalarından farklı,başkalarında daha olalım.Olmayalım da.Sindire sindire, çabalaya çabalaya, kendimize hazmettire hazmettire yaşalayalım hayatı.Başkalarından mukayese de uzak, kalpte yakın olarak.Severek, biz diyerek, gelişerek,geliştirerek....Ter akarak, zorlanarak,çabalayarak, daha olmayarak....Hayatı oluşturan her mihenk taşının tadına vararak...

Hem ağırlığını hissedemeyeceksek eğer,ne hafif bir hayattır  istediğimiz!

Peray Özdil